Gençler,
Siz muhtemelen bunu okuduğunuzda mezuniyet töreniniz çoktan bitmiş olacak ve ben o mezuniyet töreninde bulunmayacağım. Bu beni üzecek mi? Tabi ki de üzecek ama inanın savunduğum doğrular karşında göstermeye çalıştığım duruşumla kendimle gurur duyacağım. Dedesinin torunu, Babasının oğlu dediklerinde bunun mutluluğunu yaşayacağım. Aldığım her kuruşun boğazımdan helal para olarak geçmesinin mutluluyla göğsümü gere gere dersimi yapmış olacağım.
Size bir güle güle mesajı yazıyorum. Hazır olun, biraz dertleşir gibi olacak. Ali Hoca’nızın size verdiği ilk insani reaksiyon. Unutmayın bugünü.
Size çok çektirdiğimin farkındayım. İki dakika geç kaldığınız için derse giremediğinizde inanın ben de üzüldüm. Ya da bilgisayarım, internet bağlantım yok diye söylediğinizde ben nasıl bu çocuğa ulaşacağım diye düşünmekten kendimi alamadım. Hatırlayın, pandemi döneminde bulunduğunuz şehirdeki üniversiteye gidip oranın bilgisayar laboratuvarlarını kullanabileceğinizi söylemiştim size. Sınırlarınızı hep zorladım. Staj ödevi olarak yüksek lisans tezi okudunuz siz. Lisanstan mezun olanlardan yüksek lisans tezinin ne olduğunu bilmeyen varken, siz öyle ya da böyle bir yüksek lisans tezi gördünüz. Özetle, şimdiye kadar hiç görmediğiniz disiplinle, zorluklarla karşılaştınız. Bu yaşınıza kadar size düzgün bir şekilde öğretilmeyenlerle bu kadar hızlı ve yoğun karşılaşmanızı ben de istemezdim. Ama bunların hepsinin size ufak da olsa birşeyler öğretmek için olduğunu unutmayın.
Lisedeyken bir öğretmenim vardı. Adını gururla söylerim. Hüseyin Dilmenli. Nasıl bir eğitim verdiğini anlatmaya hiç gerek yok. Alanında çok iyiydi. Bununla birlikte bize o zaman anlamadığımız ama şimdi çok iyi anladığım bir ders vermişti. Elini yumruk yapıp, yüzü hizasına kadar kaldırıp ‘Böyle olun, dimdik durun’ derdi. Sonra da elini açıp, gene yüzü hizasına getirip, elinin iç ve dış yüzünü hızlı bir şekilde birkaç defa göstererek ‘Böyle olmayın, dönek olmayın’ derdi. Tek derdi ders, spor ve lise aşkları olan bir gençlik olarak o zamanlar belki de ne demek istediğini anlayamamıştım ama hayat bana bunu 30 yaşından sonra öğretti. Ben hep demişimdir. Aradan yıllar geçer, sadece isminiz kalır. O da mezar taşınızda yazar. İşte o anda o ismi görenin aklından, sizin ne kadar dürüst bir insan olduğunuz geçiyorsa, bu hayatı doğru yaşamışsınız demektir.
Bu sebeple size verebileceğim tek tavsiye dürüst olmanız ve hayat karşısında savaşmanız olacaktır. Nazım ne demiş? ‘Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak, Unutma aynı gökyüzünün altında bir direniştir, Yaşamak’ Yaşayın Gençler, kendiniz için, sevdikleriniz için, ülkeniz için yaşayın. İnadına yaşayın bu hayatı. Tabi bir de, birgün bir yerde yollarımız kesişirse, mutlu olduğunuzu görmek benim için kafidir. Mutlu olun.
Gözlerinizden öpüyorum. Her şey gönlünüzce olsun.
Öğr. Gör. Ali PİŞİRGEN.