Zor bir gündü. İnsanın kendini çaresiz hissettiği anlar vardır ya tam da işte öyle bir gün geçirdim. Üç öğrencimden okulu dondurmak istediğine ya da açıköğretimden devam etmek istediğine dair eposta aldım. Temel sebep ekonomik nedenlerdi. Bir de yurt çıkmaması sonucu bu kararı almışlardı. Bana ne yapmaları gerektiğini sordular. Böyle bir durumda ne söylebilirdim ki öğrencime?
Bu arada bu öğrencilerimden birinin ikametgah adresinin okula uzaklığı 15 km olduğunu haritadan gördüm ve bu öğrencim ulaşım ile alakalı sorun yaşayacağı için okulu dondurmak istediğini belirtti. 15 km demeyin, kışın kar yağdığında o yol gerçekten de kolay değil. Hani aklıma geldi acaba dedim bahane mi buluyor. Girdim transkriptine baktım gerçekten de boş bir öğrenci değil. Benim gibi talepkar (gıcık ve zor) bir hocaya rağmen iyi de bir ortalaması var. Aldı beni kara düşünceler ve müthiş bir baş ağrısı ile kıvrandım durdum bütün öğleden sonra.
Aklıma ablam geldi. Ablam, 1993 senesinde 5. sınıftan sonra girdiği sınavda (yani ilkokuldan ortaokula geçerken) anadolu lisesini kazanmış ancak ilçe merkezinde anadolu lisesi olmadığı için her gün ortalama 60 km gidiş geliş yaparak tam 4 yıl okumuştu. Ben dahil 3 kuşak memur ailesi olan canım ailem düzenli maaşları ile servis ücretini çok da zorlanmadan ödemişler, bu sebeple ablamın yorgunluk ve uykusuzluk dışında herhangi bir sorunu olmamıştı. (Tabi o dönemde yabancı dil kitaplarına ödediğimiz serveti hariç tutuyorum). Bir de aklıma izlediğim bir Japonya belgeselinde sadece bir öğrencinin kullandığı trenin ekonomik sürdürülebilirliği olmamasına rağmen sırf o öğrencinin eğitim hakkını elinden almamak için iptal edilmeyişi geldi. İki ayrı uç örnekler.
Sene 2021. Ablamın ortaokul eğitiminin üzerinden 24 sene sonra böyle bir durumla karşılaşmak beni şaşırttı. İstanbul’da insanlar kıta değiştirirken (ki onun da ciddi bir maddi külfeti olduğunu biliyorum) Anadolu’da öğrencimin 15 km için okulunu dondurması beni üzdü. Düşünmekten yoruldum ve başıma ağrılar girdi.
Bana bazen arkadaşlarım niye bu kadar çok çalıştığımı sorarlar ve dinlenmem gerektiğini söylerler. Bende hep benim işim 8-5 mesai değil, gecesinde, gündüzünde iş yetiştirmek için çalışıyorum derim. İşte tam da böyle durumları düşünmemek için sürekli çalışıyorum aslında. Çünkü vücut yorulduğunda bir noktadan sonra dinlenmek için kendini kapatıyor ve düşünmüyorsun. İşte bu düşüncelere dalmamak için sadece çalışıyorum. Bu da benim kendimce bulduğum savunma mekanizmam.
AP.